İSLAMDA ZAMAN YÖNETİMİ
Zaman milli bir servettir, israfı ihanettir.
İslam’ın zaman anlayışı sonsuzluktur. Kainatın başlangıcı ezel ve sonu ebed kelimeleriyle ifade edilir. Hz. Allah(cc) Kur;an-ı Kerim de zamanın geçmesini devenin memesinden çıkan sütün yeniden aynı memeye döndürülmesindeki zorluğa benzetmektedir. Dinimizdeki farz, vacip, nafile ibadetler zaman göre planlanmış olup, her birinin zaman içinde belli bir yeri vardır.
İslam dininde namaz, oruç, kurban kesme gibi bedeni ve mali ibadetler zamana bağlanmıştır. Belirlenen vakitten önce yerine getirilemez. Zekat ve fıtır sadakası gibi bazı ibadetleri de vakitle yakından ilgilidir. İbadetlerin vaktinde yapılmasına eda denir. Meşru(geçerli) bir özür olmaksızın ibadetlerin vaktinde yapılmaması günahtır. Ancak hangi sebeple olursa olsun vaktinde yapılmayan ibadetin, günahtan kurtulmak için , en kısa süre içinde yerine getirilmesi kaza edilmesi gerekir.
Kuran-ı Kerim’de ve Hadis-i Şeriflerde, insanın bütün ömür dakikalarından, hatta saniyelerinden hesaba çekileceği, verilen hayat sermayesini ne yolda, nasıl harcandığının sorulacağı açık ifadelerle beyan edilmiştir.
Göklerin ve yerin yaradılışında , gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, aklı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır (Al-i İmran:190). Müfessirler bu Ayet-i Celileyi gece ile gündüzün gelip gidişi zamandır, aklı selim sahipleri de o zamanı, o vakti, toplumları ve bütün insanlık için müslümanlardır, şeklinde tefsir etmişlerdir.
Gece ve gündüzün saatleri ise güneş ve ayın menzillerinde (yörüngelerinde) seyirlerinin miktarından ibarettir. Nitekim Hz. Allah Kuran-ı Kerim’de onlar için “gece kudretimizi gösteren bir delildir ki , biz ondan gündüzü sıyırıp çıkarırız. O vakit onlar karanlığa girerler. Güneş dahi böyledir. Belli olan karargahına doğru seyrine devam eder. Bu her şeye galip, kudretli bilgisi her şeyi bilen Allah’ın takdiridir. Ayın seyri ve devri için de menziller tayin ve takdir eyledik ki o her devrin sonunda kuru ve eğri hurma dalı (hilal) gibi olur. Ne güneşin aya yetişmesi ne de gecenin gündüzü geçmesi mümkündür. Her biri bir yörüngede yüze”.(Yasin : 37, 38, 39, 40).
Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak insanoğlunun vaktini boşa geçirdiği iki yerde pişman olacağını, fakat bu pişmanlıkların fayda vermeyeceğini bildiriyor. Birinci pişmanlık ölüm anındaki pişmanlıktır. O esnada insanoğlu ah birazcık mühlet verilse, ecelim biraz tehir edilse, bozuk işlerimi düzeltiversem, salih amel işlesem diye temenni eder. Ancak Cenab-ı Hak ecel geldiği zaman hiçbir saat takdim, tehir olunmayacağını beyan buyuruyor (Yunus: 49)
İkinci pişmanlık ahiretteki pişmanlıktır. O zaman insanoğlu Hesap Gününde yine dünyaya dönmeyi arzu eder. İnkar edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürmezler ki ölsünler. Cehennem azabı da biraz olsun hafifletilmez. İşte biz küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız. Heyhat, heyhat... Çalışma zamanı bitmiş, ücret alma zamanı gelmiştir. Onlar orada (ahirette) Rabbimiz! Bizi çıkar önce yaptığımızın (dünya hayatındaki amellerin) dışında salih amel işleyelim diye feryat ederler. Mazeret ararlar. Mazeret beyan edenlere cevaben Cenab-ı Hak ibret alacak olanın ibret alacağı kadar salih amel işlemek isteyenin salih amel işleyeceği kadar bir ömür vermedik mi size? buyuracaktır (Fatır :36-37).
Kıyamet gününde HZ. Allah insanoğluna geçmiş zamanın ne kadar kısa olduğunu gösterir. Ve buyurur ki: Onlar onu (kıyameti ) gördükleri zaman sanki dünyada bir akşam veya kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar (Naziat: 46)
Hz. Allah’ın onları bir araya topladığı gün (ahirette) sanki onlar kendilerinin dünyada sadece gündüzleyin görüşüp tanıştıkları bir saat kadar kaldıklarını sanırlar (Yunus : 45).
Cenab-ı Hak uykuyu ve geceyi (yorgunlukların izalesi için ) dinlenme vesilesi kıldık. Gündüzü maişet (çalışıp kazanma) vakti yaptık, buyuruyor (Nebe: 9,10,11). Hz. Allah Kur’an-ı Kerim’de vakte yemin ediyor; fecre, duhaya, asra, gece ve gündüze ... Bu yeminler asrın (zamanın) değerli oluşundan, hikmetinden, öneminden, zaman içinde zuhur eden hadiselerden, esrardan ve nice muttali olmadığımız hikmetlerdendir. Hz.Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de bazı şeylere yemin etmesinin sebebi; söz konusu meseleyi ispatlamak, yemin edilen şeyi delil olarak ileri sürmektir. Asır Suresinde de zamana yemin edilmektedir. Bu suredeki zamanın manası: insanın büyük hüsran içinde olduğu ondan ancak 4 hususiyete sahip olanın kurtulacağı gerçeğidir. Geçmekte olan zaman her insana ve millete yaşadığımız dünyada bu dört hususiyeti elde etmek için bir fırsattır. Zaman Hz. Allah’ın bir nimetidir. Asır Suresinde Cenab-ı hakk’ın kendisine takdir ettiği ömrü kullanmada en karlı olanların özellikleri iman, salih amel, bir birine hakkı ve sabrı tavsiye etmek şeklinde sıralanmıştır. Nitekim; Ebu Huzeyfe (ra), Resulullah’ın (SAV) ashabından iki kişi birbirleri ile konuştuklarında diğerine “Asr” suresini okumadan, sonrada biri diğerine selam vermeden ayrılmazlardı, buyurmuştur. İmam- Şafi Hz. de başka bir şey nazil olmasa idi Kur’an- Kerim’den bu sure insanlara yeterdi, demiştir.
Söz konusu bu ilahi söz ve emirler zaman yönetiminin temel taşlarını oluşturmakta olup, insan hayatının tanziminde ve değerlendirilmesinde büyük öneme sahiptir.
HADİS-İ ŞERİFLERE GÖRE ZAMAN VE ZAMAN YÖNETİMİ
Sevgili Peygamberimiz(SAV), Kıyamet günü ademoğlu beş şeyden hesap vermeden Allah’ın huzurundan ayrılamaz.
*ömrünü ne yaparak tükettiğinden,
*gençliğini ne işle harcadığından,
*malını hangi yolla kazandığından,
*malını nerelere harcadığından,
*öğrendiği ile ne derece amel edip etmediğinden, buyurmuştur.
Peygamberimiz, “ iki nimet vardır ki insanların bir çoğu bu iki nimet hususunda aldanmıştır. Bu iki nimet sıhhat ve boş zamandır”.hadis-i şerifi farkında olmadan kıymetini takdir edemediğimiz, layıkı ile değerlendiremediğimiz bu nimetler için ümmetini ikaz buyurmaktadır.
Başka bir hadis-i şerifte “kıyamet yaklaşınca zaman bir birine yaklaşacak, bir sene bir ay gibi, bir hafta kuru hurma yaprağının ateşte yanması gibi kısa olacaktır” beyanları ile ahir zamanda bereketin kalkacağına işaret etmişlerdir.
Allah Resulu, müslümanın zaman içindeki vasıflarını , “müslümanın bakışı ibret, sözü hikmet, sükutu ise tefekkürdür” sözleri ile ibretle bakmamızda, hikmetli konuşmamızda, sessizliğimiz de düşünüp tefekkür etmemizde görmek istemektedirler. Sevgili Peygamberimiz, Peygamberimiz, Ya Rabbi beni gözümü açıp yumuncaya kadar hatta ondan daha kısa bir zaman için dahi nefsimin eline bırakma duası ile boş ve faydasız işleri terk etmek kişinin dininin güzelliğindendir. Hadisinde en küçük bir anı dahi azami dikkat ederek geçirmemiz, en hassas şekilde değerlendirmemiz gerektiğine işaret buyurmuşlardır.
İnsanların en kötüsü, ömrü uzun ve ameli kötü olan dır ve iki günü birbirine eşit geçen zarardadır. Diğer bir hadisi Şerifte ise, her geçen anı öncekinden daha iyi değerlendirmediğimiz takdirde zararda olduğumuz ifade edilmektedir.
Peygamberimiz (SAV) , “beş şeyin kıymetini beş şeyden önce bil; ihtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sıhhatin, fakirlikten önce zenginliğin, meşguliyetten önce boş vaktin, ölmezden önce hayatın” buyurarak bu hususlara ümmetinin dikkatini çekmişlerdir.
Fahr-i Kainat Efendimiz, “boş duracak zaman, boş işlerle uğraşacak zaman değildir. Allahü Teala’nın bir kulunu sevmemesinin alameti, o kulun ne dünyaya ne ahirete faydası olmayan işlerle uğraşmasıdır” beyanları çok mühimdir.
“Akıllı kimse için dört saat vardır: Biri Rabbine yalvardığı saattir. İkincisi kendi nefsini hesaba çektiği saattir. Üçüncü saat Hz Allah’ın kudretini kainattta görüp hissettiği saattir. Dördüncü saat ise yiyip-içtiği saattir. Yine akıllı kimseyi “akıllı ve mübeddir (tedbirli) kimseler yarına ulaşamayacağı düşüncesiyle içinde bulundurdukları anı en iyi değerlendiren, bu yolda gayret sarfedenlerdir” diye tarif etmiştir.
Peygamberimiz (SAV) bir hadisinde “yarın ölecekmiş gibi ahiret, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya işlerine çalışınız” buyurmaktadır. Sevgili Peygamberimiz, yarıncılar, işini tehir edenler helak oldu buyurmuşlardır. Bütün ilim adamları da günlük işlerin yarına bırakılmamasını tavsiye etmiş, yarınların tembellerin günü olduğunu ifade etmişlerdir.
Peygamber Efendimiz (SAV) kendisine faydalı olmayan şeyi terk etmesi insanın müslüman olmasındandır, demiştir. Bu dünya için ne diyoruz : Üç günlük dünya .... Dün, bugün, yarın ... “Bütün gelecekler yakındır” hadisi şerifi mucibince dün nasıl geçti ise kaderdeki yarınlarda bugünleşip bitecek. Kimler geldi, kimler geçti. Zahir plana bakınca bu dünya hiçbir şeye değmez.
Adaletle ilgili olarak ise Peygamberimiz (SAV), “bir saat adaletle hükmetmek, bin yıl ibadetten hayırlıdır” buyurmaktadır.
Dünyayı değerli kılan, ahiretin tarlası olan vasfıdır. Böyle görüp böyle inandığımız zaman bi “ebediyet” yolcusu haline geliriz. O zaman dünyaya başka türlü bakar , sevgili Peygamberimizin (SAV) “zaman değerlendirme ve yönetme) tavsiyelerini yerine getirmeye gayret göstermiş oluruz.
Bünyamin Demirhan(TSE)